1 Aralık 2010 Çarşamba

Affedilme yolunda...

Fedo : Odanın içi karanlık , karanlığı tasvir edemem sana , ışıksız mekan gelmesin zihnine bu başka bir karanlık... Bulutlar kapatmış ışığımı... Yağmur yağıyor ya hani şimdi, düşünki onlar bana yağıyor! Lanetim de benimle beraber her geçen gün yürüyor yani... O karanlıkta oturan bir ben bir de burak var... Ama o şimdi gitti , giderken de bir şey söylemedi , öyle usulca gitti... Bu arada sigara sardım yeni aldığım tütünden , tadı acı, dudaklarımı yakıyor sanki yanacak bir vücudum kalmış gibi... Biliyorum iki saattir bir paragraftır altı virgüldür bir şey anlatmaya çalışıyorum ama başaramadım... En iyisi kısa kesmek galiba... hani şimdi , yani ben kırdım ya seni özür dilerim lan* işte...

22 Kasım 2010 Pazartesi

. . .

Fedo: Sis çöktü yine oturduğum mahalleye,gizliyor bazı şeyleri, aynı içimdekiler gibi... Gerçi gibiler de terk etti bizi kalmadı içimde bir şeyler... Hani içimdekiler dedim de aklıma geldi, çektiğim 12-5 nefestir bu dünyadan, verdim onları da keyfi kime kalırsa kalsın... Burak: Kendimi kaybetmişim istiklal'de ama normal değil, sayıyorum o yollara basan ayakları ama meraktan değil! Haykırıyorum bakıp semaya ama yüksek sesle değil... Ben yaşıyorum ama sende değil... Koyver git, ruhum bende değil...

18 Ekim 2010 Pazartesi

ben şimdi aşığım ya...

hani yürümüşüm istiklal'de elimde sigara, omuzlar çökük, saçlarım seyrek, yüzüm sarı, gözlerim bakamıyor yukarıya kafamda hep aşağıda, yani tek başımayım. Sağda dayının biri klarnet üflüyor, efkar çarpıyor yüzüme, durup onu dinlemek istiyorum ama izin vermiyor burak, yürü diyor bana...hani şimdi aslında yalnız da değilim de bir yalnızlık oturmuş işte içime... Korkuyorum dile getirmeye sevdiğimi, yumruklarımı sıkıyorum, tırnaklarım uzamış canımı yakıyor... Üstümü kokluyorum sen kokuyorsun, tamam sen kokuyorsun da neredesin ki acaba ? Yürüyorsam sen yoksun hani yalnızım ya... Burak lan diyorum, ben aşığım galiba... O cevabı geçiktirmiyor... Eyvallah diyorum... yürümeye devam... istiklal bitince durup yeni bir sigara yakıyorum ilk dumanda karşımda duruyorsun... Tamam diyorum... Bakıyorum yüzüne "aşk" diyorum git diyorsun... gidiyorum... "me" demeni çok istiyorum ama olmuyor...

...İstanbul'da doğdum...

21 eylül gecesi yazıldı...


...Otuz dakika boyunca oturdum ve ne yazmalıyım diye düşünüyorum, bu sürekli bir şarkıyı baştan sona dinlemeye benziyor... Şarkı biter sen geri sararsın ve yine çalmaya başlar... Bir kısır döngüdür aslında ama bu sana zevk verir anlamazsın... Kelimelerde aynı şekilde , aklıma geliyor bitiyor ve ben tekrar başa sarıyorum! Ne kadar çok uzak kalmışım aslında yazıdan... Neyse inadına oturup yazacağım! Bana sitem edenlere buradan selam yolluyorum , ayaklar baş olur o baş kesilir, elime oyuncak olur! Geçen yılki gibi değilim kafam güzel değil , kanımda alkol yok , İzmir uzakta, kardeşlerim ruhen yanımda ve ben yine yalnızım! Ah be bilader tek başıma boşluğa kelamlar yazıyorum...
Burak:00:41
Eşyalarla dolu bir odanın içinde bomboş bir mide ve kafayla, ruhum bitme eşiğinde, benim gözüm sanal defterde, camım açık rüzgarı içimde hissediyorum, belki beni alır ve giderim buradan... Nereye mi ? benliğimle, ruhumun eşleştiği bir yere... tabii varsa.!
00:50
Zaman geçmek bilmiyor ama aklım inanılmaz derecede çalışmaya başladı... İçeri gidip şarap ve kadeh alacağım! belki bir şeyler yazmama yardımcı olur + bugün benim doğum günüm ben içmezsem kim içecekki... Şarabın tadı biraz da olsa bozulmuş... Ölmezsem iyidir ahaha... Zaten ölsem de bir annem ağlar gerisi playback yapar... Şu sokakta gördüğünüz sarman kediler kadar değerim yok diye düşünüyorum... Olmasın da zaten... Değersizliğim, değerimi arttırır...

Fedo:01:20
Alkol yavaş yavaş beynimi ele geçirmekte, kalbim yorgun , vücudum bitkin hayat çok boktan lan! güzellikler geride kaldı... ismini vermek istemediğim bir şehirde... Bugün ben doğdum ama zaman durdu sanki hava kapalı... Ruhumun üstünü örtün o üşüdü... Fedo yaralı! Anlamsızlıkların içinden çıkıp gelen anlamlar bugün bir kez daha anlamlarını yitirip anlamsızlaştılar benim için ve ben bu yitirmişliğin altında kaybolup gittim... Hani derler ya kendinden uzakta, bir mağaraya kapatmış kendini bu adam! Aynen o şekildeyim... Kapattım kendimi şehrin en ücra köşesine , vücutta her şey eksik... Söylemiştim , bir et yığını halindeyim toplasanız 12.5 gr ederim etmem... Odanın sarı ışığını da kapattım, karanlıkta oturuyorum, içimde belirsiz bir acı , parmaklarımın ucunda sigara, külü uzayan tırnaklarıma düştü, umurumda değil... Üstüm başım leş, saçım darmadağınık düzenim yok...Ne diyebilirim ki... Ben istanbul'da doğdum! İzmir'de büyüdüm, nerede öleceğim mechul... Yürüyorum burada çoğul gibi gözüksem de yek başıma... Tek bir kişi var Burak! oda hep yanımda...

Burak:..Hani nasıl anlatsam , elimde 33'lük bir tespih , oltu taşından da değil , uyduruk bir taş hatta belki plastik , taksimde bir satıcıdan aldım sırf iyilik olsun diye, onu çekiyorum durmadan dertler yerine, acımı dindirir mi bilmem? Ağlama işlemini yapan bir gözlerim değil ki... çok kan kaybettim durduramadığım için kalbimin ağlamasını... Ve çok korkuyorum artık geleceği göremediğim için... Eskiden kraldım ya göya... Şimdi bir ben bir unutulmuş tacım bir de fedo var yanımda... yürüyorum gündüz gece istanbulun bok kokan sokaklarında...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

...

..hani nasıl anlatsam , elimde 33'lük bir tespih , oltu taşından da değil , uyduruk bir taş hatta belki plastik , taksimde bir satıcıdan aldım sırf iyilik olsun diye, onu çekiyorum durmadan dertler yerine, acımı dindirir mi bilmem? Ağlama işlemini yapan bir gözlerim değil ki... çok kan kaybettim durduramadığım için kalbimin ağlamasını... Ve çok korkuyorum artık prenses geleceği göremediğim için... Eskiden kraldım ya göya... Şimdi bir ben bir unutulmuş tacım bir de fedo var yanımda... yürüyorum gündüz gece istanbulun bok kokan sokaklarında...

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Burak konuşuyor...

Burak: O gözlerine baktığımda anlasan keşke... Çaprazdan da değil birebir tam karşıdan bakıyorum sana , geçmişim önünde geleceğim belirsiz... Sen, ben olmuşsun gelecekte , ben senmişim geçmişimde... Anlam yüklemek gerekirse yükleyemem ki AYNA VAR LAN İŞTE ÖNÜMDE... Önler şimdilerde çok geride... Sen yusufcuk olup uçarsın, ben kelebek misali hep ölümle yüzyüze... Ben hep seni aramışım nedeni saklı bugünlerde... Fedo: ...

16 Temmuz 2010 Cuma

"Anlam"

Kalbim yaralıyken konuşmak istememin sebebini söylemek zorunda değilim ki ? Size ne benden , hayatımdan , yaşadıklarımdan... kalbim kapalı işte dışarıya! Kitledim göğüs kafesimin içine, anahtarı yuttum! gömdüm onu yediklerimle midemin en ücra köşesine... Haykırışlarımı duymuyorsanız banane! Sessizde olsa bu benim bitişim... Yaktım ucunu dilimin sesim bu yüzden çıkmaz, içtiğim şarabın kokusu keskin... Doladım parmaklarımı birbirine sadece kalem tutmaya yararlar , yazarım arada bir oda isteksizce... Uçuyor ruhum istanbul semalarında bir yığın et parçası kaldım şimdilerde , toplasanız 12.5gr ederim etmem... Ve giderken sen ve ağlarken ben tek odalı evimde ve beklerken çaresizce aramanı, istemiyordum aslında seni!... Ve yok ederken sen bizi ben çoktan bitmiştim falanlarınla filanlar arasında...

Anlamsızlıkların arasından çıkıp hayatımı anlamlaştıran'a ithafen...

9 Temmuz 2010 Cuma

Sen kimsin ?

Bırak aksın hayat gözünün önünden , sanki yaşanmışlıklar çok önemli... Kayda değer ne var ki ? Ne yaşadın ki bu ufacık hayatında , kim kimi sorgulama hakkını elinde tutmakta... Gidenler,gelenler,bitenler,bitecekler anlamsızlaşır tecrübe kazandığında.. Ve giderken ben ve bakarken ardımdan sen ve kaçarken bu şehirden ve düşerken cüzdanım,ağlarken sen ve umutsuzluğum umudum olmuşken.. Beni bitiren sendin...

Taksim



...Metrodan hızlı adımlarla çıkarsın yukarı, seni nelerin beklediğini bilmeden, içinde bilinmeyen bir sevinç ile... Ve vardığında güneşe sevinirsin , etrafın milyonlarca insanla çevrilidir. Atarsın kendini istiklale adımların korkak, gözlerin meraklı... Sağlı sollu binalar , her köşede sokak çalgıcıları, karınca kadar olduğunu anlarsın o zaman... ( değerin yoktur ) Bağırmak istersin o anda "özgürüm lan ben! bakın burdayım" ama o istek yerini heyecana bırakır... Ve yürürsün yüreğinde ki aşkla bilinmezliğe doğru...
Yarın da yürüyeceğim o yolda ve yine aynı şeyleri hissedeceğim kim bilir belki güzellik seni göreceğim ve sen o sokakta şarkı söyleyen çingeneler gibi güleceksin gözümün içine... Kim bilir belki hayatımın aşkını bulacağım orada...

17 Haziran 2010 Perşembe

Ümitsiz...

Burak: Ben, dışı çirkin içi bitkin ve masum, aşkından yoksun bir çocuğum

...Vücudumun içinde bir şey eksik ama bulamıyorum , her düşüncem beynimi aşamadan bana geri dönmekte, sıkışmakta kalbim (dışarı çıkmak istiyor)... Engellerim var benim aşamıyorum, ben daha kendime yabancıyken yabancı birisine nasıl güvenebilirim ki ? Bazen öyle bir hal alıyor ki hastalığım herkesi kaderim zannediyorum! İşte bu diyorum bu o olmalı , ama sabah kalkınca iş işten geçiyor... Rüyada görüyorum bazen uyurken (uyumayı çok seviyorum eskiden insomnia'dım) rüyaların keşke tersi çıkmasa... Bazen ağlıyorum, göz yaşı deryamın içinde bir ben kürek çekiyorum... Bazen kaçmak istiyorum kaçıp gitmek, giderken bitmek , ama sonra bu düşünceden de vazgeçiyorum çünkü korkağım! Üstüne üstlük daha kaç şehir kaç ülke değiştirebilirim ki , sonuçta içimde ki canavarda benimle beraber gelecek Hep isyan etmekten de sıkıldım aslında sonuçta insan kendini ne kadar inkar edebilir ki! Evet ben bir canavarım! Önceleri saf kızlar bulup onların içine girip , kalplerini göğüs kafesinden çıkartıp kanlı kanlı gözlerinin önünde yerdim! Ah o kalplere bir dokunabilseydiniz hepsi elimde atıyorlardı, kaderlerine razı olmuşlardı! Kalplerini yedikten sonra büyük bir kahkaha atıp başka dala konardım... Gerçi bunları ben yapmadım... Ama cezasını santim santim ağır ağır ödedim hala da ödemekteyim... O kadar çok yalnız kaldım ki aşka'da ilgiyede muhtacım belki ondandır her gördüğüm ilgi karşısında kalbimi karşıya uzatma çabam... Her şey değişiyor hayatımda değişti benliğimde olgunlaştım galiba...Artık yazamıyorum da eskisi gibi nedenini bilmiyorum ama Fedo buna bir yorum getirdi "ruhun yorgunluğu mu yoksa kalemimiz mi durdu bilinmez ama inşallah tükenmemiştir ucu"... İşin garibi Fedo'nun sorguladığı ruh yorgulunğu... Bizim ruhumuz yokki! Bıraktık onu izmirde... Neyse artık vaktim doldu ben gidiyorum! Bu arada hastalığım mı ? Öyle bir şey yok onu ben uydurdum... Ama çok istiyorsan gözlerinin içine bak belki oradadır ilacım...

Fedo: Aksın cümleler beynimden ve gitsin uykular gecelerimden ben zoraki yaratılan kelamım.

...Yok olan süreçte kaybolan benliğimdi , benliğimle beraber aksim gitti sen gittin ben bittim ve şimdi hiçim! Piçlikle hiçlik arasında ki ince çizgiydi benim kaderim, boşluğa yazılar yazanda bendim , o sevende , gidende , bitende "Neyse,ve Ve"lerde... Uyandım ama artık çünkü film bitti!!! İşin garibi dünyaya isteyerek gelmedim, beni yaratan beyinler sonraları beni taşladılar, neymiş efendim değer vermiyormuşum, iyi de siz değer değil benim peşimde koştunuz ne yani suçlu ben miydim ?... Bunları yazarken tabakamdan sigaramı çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdim, i love you karşıyaka yazan çakmağımla ateşledim, ilk dumanı çekerken içime sanki seni öpüyordum, tadını almak için o kadar sert çektimki dumanı içime, ciğerlerimden dışarıya çıkan sadece adın oldu! Fedo sana yolcu... Biz değil miydik mutlu olan , saatlerce konuşan, seninle gülmedim mi ben yarılana kadar... Galiba bunlar rüyamda olmuştu ve ne derler bilirsin , rüyaların sadece tersi çıkar!
Şu dört duvar arasında tek neşe kaynağımdın , ve şu anda sarı ışık altında oturmuş bunları yazıyorum... Ki biraz önce tüm yazdıklarım silindi her satır beynime işlenmiş olacakki hiç yorulmadan üzülmeden tekrar yazmaya başladım... Şimdi sana bir sorum var Ben sendeyken sen neredesin ? ....

Burak&Fedo: Hayat bize sunulan en büyük ödül. Aşk cezamız. Yazmak kaderimiz o halde biz biriz.

Kaçmak çaremiz
Ağlamak nedensiz
Şaşırtmacalar istemsiz
Anlamak biçimsiz...
Bakmak sessiz..

Peki biz sence çok mu ümitsiziz...

9 Haziran 2010 Çarşamba

Ayarım size

...Bi siktirin gidin lan başımdan, boğazımda duman tortusu , yutkunuyorum tadı acı... Ağzımın içi zift gibi,dişlerim sapsarı... Tırnaklarım uzun,sıkınca yumruğumu avucumun içine batıyor,bazen kanatıyor... Göz altlarım mosmor lan sizin oynadığınız oyunları izlemekten! hoş tıbben bakınca böbrekteki taşmış nedeni... Ayaklarımın altı nasır oldu , arabam olmadığı için yürümekten... Kalbim atmıyor lan artık! göğüs kafesimde hapis , oda yaralı bazen kanar, atarım içime.Dilim paramparça laf anlatcam diye, gerçi buldum onunda yolunu susarım şimdilerde... Ruhum zaten siktiri çekti bedenime, kayıp... Bir yığın et parçası olarak duruyorum karşınızda tartarsanız 12.5 gram ederim etmem... Hayatımı yediniz bitirdiniz lan hepiniz, ayarım size!!!

30 Mayıs 2010 Pazar

Fedo geliyor(son 12 saat)

...Zaman yavaşladı, tavandaki çatlaklar olduğu gibi duruyor, ben kötü kokan yatakta yatıyorum,köpek sinir bozucu şekilde havlıyor. Sinek uçuyor, ben terliyorum, şu anda duyduğum tek ses kalbimin sesi. Hayat sanki durdu. Köpek havlıyor, camdan içeri giren güneş ışınları derimi kavuruyor ve ben sadece kafamı oynatıyorum. Köpek havlıyor, yüz üstü döndüm, yatağın kokusu burun deliklerimi geçip beynime baskı yapıyor. Zaman yavaşladı. Yatakta doğrulup sigarama uzanıyorum, içinden bir dal çekip onu yakmam ve dumanı yavaş yavaş bir bütün halinde ciğerime indirmem altı saniyemi alıyor,zaman yavaşladı, köpek havlıyor. Ayağa kalkıyorum, bulunduğum odada bir iki tur atıp kapıyı açıyorum. Kapının gıcırdaması canımı sıkıyor.(oldum olası bu sesi sevmemişimdir). Ürkek adımlarla banyoya giriyorum, altımda sadece boxer var. Aynada kendi siluetimi bir kaç dakika izlediktan sonra,sigaramı söndürüp klozetin içine atıyorum. Solumda kalan duşakabine girip sıcak suyu açıyorum, klozet kapağını indirip oturuyorum... Bir kaç saat sonra sıcaktan bayılmak üzereyken kendime gelip kaynar suyun altına giriyorum. Sıcaklık kaç derece bilmiyorum fakat ağzımdan dökülen kelamlar aynen şu oluyor;"Cehennem var mı? Benim kaldırabileceğim sıcaklıkta mı?"... Köpek havlıyor ve zaman şu anda gerçekten yavaşladı... İki saat kadar suyun altında uzandıktan sonra hayatımı gözden geçiriyorum, yapacaklarım ve yaptıklarım,yaşadıklarım ve geride bıraktıklarım,acılarım,mutluluklarım(hep kısıtlı),geleceğim,geçmişim,Burak'ın hayatı... Hepsi bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden...Zaman yavşladı ve lanet köpek hala havlıyor, suyu kapatıyorum. Eski bir alışkanlıktır, havluyu belime sarıp evin içinde tur atıyorum. Sigaramdan bir dal daha yakıyorum,tadı bir değişik geldi... Odada uçan sineği görüyorum lanet hayvan resmen beni takip ediyor, bir ara gözgöze geldiğimizi hatta o kanatlarının çıkarttığı ses ile bana küfür ettiğine dair yemin edebilirim... Sigaramı kültablasının içine bir hışımla basıyorum. Köpek havlıyor... Şu lanet hayvan yüzünden yazdıklarımı silip duruyorum. Kafamı tam anlamıyla yazıma veremiyorum. Kendisi arkadaşımın hayvanı olmasa heralde çoktan vurmuştum. Hayatımın en güzel anını düşünüp ayağa kalkıyorum, galiba artık hazırım!!
...Zaman hızlandı,köpek sustu ve hoşgeldin Fedo!...

27 Mayıs 2010 Perşembe

Fedo ve Burak ikilemi...

Fedo: Aksın cümleler beynimden ve gitsin uykular gecelerimden ben zoraki yaratılan kelamım.

Burak: Ben, dışı çirkin içi bitkin ve masum, aşkından yoksun bir çocuğum

Burak&Fedo: Hayat bize sunulan en büyük ödül. Aşk cezamız. Yazmak kaderimiz o halde biz biriz.

Aşk + Hayat = YALNIZLIK

Kalmak veya gitmek işte tüm mesele bu...

O sevende bendim.

O sevende bendim tilkide bendim.Dağladım içimdeki İzmir'i Tam yok olacakken yazdım"Büyüsün içimdeki nefret ve aksın parmaklarımdan kelamlar yaratılsın beynimde düşünceler ben Fedonun vücuduyum"Ve yok olurken ben ve izlerken sen beni ve kaçarken ben,yoruldum Ve'lere devam ettim sonunda gömdüm kendi ruhumu Teslim oldum Lan ona Ve sigaramı çekip ciğerlerimi zehirlerken sabahları uyurken sen ben yazdım O SEVENDE BENDİM...

Sıkıldı...

Boşlar ve dolular her gece birbirlerini kovalarlar. Flaşlar patlar ve onlar artık her yerde varlar. Yok olmaya yüz tuttu gerçeklik. Kalemi sıkarken kırıldı tırnaklarım. Fedo yazamaz oldu. Burak zaten yokluk içinde cehennem gerçekten varsa kaldırabileceğim sıcaklıkta mı? Yoksa kitap dedikleri şeyde bir yalan mı? Her yerde sorular hep soru işaretleri hayat ne kadarlık, adaleti sağlam mı? Neyse Fedo çok sıkıldı...

Ümit

Oflasam bir türlü oflamasam bir türlü , en ufak bir güneş parçasına sıkıca sarılmamın nedeni karanlıktan çıkamamamdır. Ve ben çıkarken kapıdan ve sen ararken beni ve ben sevinmişken salakça, sen gelmedin... Ve ben üzülürken sessizce , sen ne yapıyorsun ? Benim gibi düşünüyor musun acaba ümitsizce... İkimiz içinde ümitsizce...

Neden

Neden geldin ki neden gidiyorsun ? Neden ilgilenmiyorsun,neden bakmıyorsun yüzüme... Bir neden mi lazım beni sevmen için? Nedenim kendim,nedensizlik beynim. Ve sen leydim neden nedenin değilim ? Bana bu kadar yakınken neden gittin... Zaten sana göre ne zaman geldin ki gideceksin...

Garip şehir

Bir garip şehirsin lan İstanbul! Koca koca binaların var,insanların sahte,yüzler asık.Köşe başını dönünce belki de öldüreceksin,bir günde kral yapıp bir saatte yok edersin adamı.Bir garip şehirsin lan İstanbul.Kimse sahibin değil dimi senin?Kimsenin olmazsın,kimseye boyun eğmezsin.Ama farkındasın dimi yalancı olduğunun.Sadece filmlerde&resimlerde güzelsin... Her şeyinle bir garip şehirsin İstanbul Orospusu...

9 Ocak 2010 Cumartesi

5 gün

Bağırmak istiyorum ölen bir aslanın son anında kükremesi gibi... Mermi çıkınca namludan bir ses çıkartır ya o şekilde ses çıkartmak istiyorum. Kesmek istiyorum kendimi , ama öyle normal değil. Bir vuracağım bıçağı şah damarıma oluk oluk kan akacak , durmayacak. Ve ben o kan deryası içinde ecem ecem inleyerek ecelime kavuşacağım. İçimdeki psikopat herif bunları dese de susuyorum. Hani ecel gelirken derin bir karanlık olur ya susarsınız öyle susuyorum. Ağlamak istiyorum anırır gibi ağlamak. Koşmak istiyorum ayaklarım kopsun önemli değil. Gülmek istiyordum beş günlüğüne güldüm benim için az değil. Açmışım ben. Aşka açmışım , bir gülücüğe açmışım. Bir bakışında tutulmuşum ben. Bir azarında sustum. İlk hatamda silindim. Gerçekten bittim mi ? yoksa bitiktimde sonumu tükettim. Bir parça kalmıştım , kalbimi böldüm ikiye koydum içine bir harfini ve kapattım. beş günde oldu bunlar. Olsun be canın sağolsun sen beni beş günlük güldürdün ya 5 ömür boyunca gülersin inşallah... Okumazsın bunu biliyorum olsun ben yine de yazıyorum... Tekrar söylüyorum sana aşığım... Mutluluklar hastalıklı üzüntüler kalıcı Fedo darmadağın kalbi sancılı Burak akıl hastası... 2010'da kaderim yazıldı askılığa asıldı 5 günde...